Elektrikli Araç Nasıl Anlaşılır?
Elektrikli araçların otomobil piyasasında giderek pazar payı kazanması günlük hayatımıza birçok yeniliği sokmaya aday görünüyor. Bugün hala belli konularda belirsizlik ortamı sürdüğü halde yakın bir gelecekte elektrikli araçların pazarın büyük kısmına hâkim olacağı anlaşılıyor. Otomobil markaları da geleceğe yönelik hazırlıklarını bu projeksiyona göre yapıyorlar. Genel yapısı, motor aksamı ve çalışma sistemi açısından içten yanmalı motorlu araçlarla büyük farkları olan elektrikli araçlarda tasarımlar da buna göre değişiyor mu? Bataryasının şarj edilmesi ve elektrik motoru ile çalışması dışında elektrikli araç tasarımları hangi farklılıkları getiriyor?
Aracın önünden başlayalım. İçten yanmalı motorun, ön ızgaranın hemen arkasına konuşlanmış olan radyatörü ve motor soğutma sistemleri için geniş bir ızgaraya ihtiyacı var. Tasarımlarda da bu husus her zaman dikkate alınmak zorunda. Oysa elektrikli araçlarda bir radyatör sistemi bulunmuyor. Elektrik motorları içten yanmalı motorlara göre daha az ısı ürettiğinden elektrikli araçlarda büyük ızgaralara daha az gereksinim duyuluyor. Sadece elektrik motoru ve kontrol ünitesinin soğutulması yeterli olduğundan birçok elektrikli araç modeli altta küçük ızgaralar veya kapalı ön kısımlar kullanıyor. Bu ızgaraların bir amacı da menzil açısından hayati öneme sahip olan aerodinamik performansı artırmak ve sürtünme katsayısını düşürmek. Üreticiler, marka/model imajına göre veya modelin devamlılığının bir göstergesi olarak sıklıkla dekoratif ızgaralar veya tasarım öğeleri kullanıyorlar. Bu durum markalar arasında farklılıklara yol açsa da genelde hibrit ve tam elektrikli versiyonları olan modellerde ön bölümün bu noktada farklılık gösterdiğini görebiliyoruz.
Yeni modellerin birçoğunda aynı kasada hibrit ve elektrikli versiyonların olması araç tasarımlarının da farklılaşmasına bir noktadan sonra izin vermiyor gözüküyor. Elektrikli aracın motorları da aynen içten yanmalı motorlar gibi önde, Tesla gibi istisnalar var tabii. Bu durumda aynı tasarım özelliklerine sahip 2 farklı motoru aynı gövdeye koyduğumuzda elektrikli motorda şanzıman, diferansiyel, V-kayışı, radyatör vs. gibi birçok temel bileşen bulunmadığı için kaputu açtığımızda büyük boşluklar görüyoruz. Burada akü, akım dönüştürücü, elektrik motoru ve kontrol ünitesi gibi birkaç parçanın kapladığı yer, hibrit motorlu araca veya klasik içten yanmalıya göre çok daha az. Hibrit ve elektrikli araç aynı kasada olduğunda burada tasarımsal bir farklılık göremiyoruz.
Birçok marka, farklı elektrikli araç modelleri ve tasarımları geliştirdikçe motor bölümünü kısaltma ve aks mesafesini uzatma yöntemini seçiyor. Burada da araç aerodinamiği ve araç güvenliği ile ilgili kısıtlamaları gözetmeleri ve belli teknik detayları dikkate almaları gerekiyor. Dolayısıyla aks mesafelerinin uzaması birkaç santimle sınırlı kalıyor. Örnek vermek gerekirse Kia’nın tam elektrikli EV3 modelinin aks mesafesi 21,5 cm daha uzun olan bir üst segmentteki Sportage kadar, keza benzinli Renault Clio ve sıfır araç pazarına önümüzdeki günlerde girmesi beklenen Renault 5 E-Tech modelleri arasında 14 cm uzunluk farkı varken Renault 5 aks mesafesi sadece 5 cm daha kısa. Tüm bunlar arka koltuk diz mesafesine yansıyor.
Tasarımsal olarak elektrikli araçlarda önem verilen bir husus da aracın yan tarafındaki küçük detaylarda dikkatli gözler tarafından fark edilen gizli kapı kolları, son olarak Tesla’nın Model Y için aerodinamiği bu gibi detaylarla düşürdüğü biliniyor. Aynı şekilde sürtünmeyi azaltmak için düşük sürtünmeli tekerlek kapakları gibi tasarım detayları da otomobil üreticileri tarafından elektrikli araçlarda mutlaka dikkate alınıyor. Bu noktalara aslında klasik içten yanmalı araç tasarımlarında da bakılıyor ama menzil açısından önemli görüldüğü için elektrikli bir araç açısından daha önemli bir unsur.
Önde ağır bir motor şanzıman bloğunun olmaması ve aracın alt tarafında boydan boya ağır bir batarya grubunun olması, elektrikli aracın yük dağılımına büyük bir denge getiriyor. Araç ağırlık merkezi yola çok daha yakın olduğu ve dengeli dağıldığı için yol tutuş artıyor. Yol tutuşun artması viraj hakimiyeti ve sürüş güvenliğini de artırıyor. Tasarımsal farklılığa gelirsek içten yanmalı motora sahip aracın altında gördüğümüz çoğu egzost sistemine ait parçalar burada yok, elektrikli aracın altına eğildiğinizde sadece düz bir taban görüyorsunuz.
Bir diğer farklılık benzin depo kapağı yerine şarj soketinin olması. Motorların çoğu önde de olsa benzin deposunun her zaman arkada olduğu içten yanmalı motorların aksine, elektrikli araçların şarj soketi aracın herhangi bir yerinde, önde veya yanda olabiliyor çünkü araçta bir benzin deposu bulunmuyor. Dolayısıyla araç tasarımcısı soketi en uygun yere koyabiliyor. Örnek vermek gerekirse piyasaya yeni çıkacak Fiat Grande Panda’da yenilikçi bir özellik olarak soket ve kablosu ön ızgaradan açılıyor.
Son ayırt edici özellik olarak, üreticilerin araçlara ekledikleri e-Tech, e-Drive ve EV gibi model isimlerini ve uzantıları da sayabiliriz. Bu işaretler genelde bagaj kapağında bulunuyor.
Elektrikli araçların kabinine girdiğimizde ise aks mesafesinin uzamasının yanında, ortadaki şaft tünelinin olmaması da gözle görülür bir fark yaratıyor. Sadece arkadan itişlilerde değil, önden çekişli içten yanmalı motora sahip tüm araçlarda gördüğümüz ve arka koltuğun orta yerinde büyük bir çıkıntı yaratan şaft tüneline elektrikli araçlarda pek rastlanmıyor bu da arkada oturan yolcular için büyük rahatlık.
Kokpite geldiğimizde ise bu durum geniş saklama alanları yaratarak sürücü ve sürücü yanındaki yolcuya ilave bir konfor alanı sağlıyor. Bazı markalar SUV tipi araçlarda buraya küçük çaplı bir buzdolabı bile koymuş durumda.
Saydığımız tüm farklılıkları biraraya getirdiğimizde bile, ilk bakışta elektrikli bir araçla içten yanmalı bir araç arasında büyük tasarımsal farklılıklar olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Şüphesiz ki elektrikli araçların tasarımları, batarya yapısından elektrik motoruna kadar birçok konudaki gelişmelerden etkilenerek her gün değişime uğramaya devam edecek. Bugün yazdığımız bu yazıyı aradan bir süre geçtikten sonra tekrar ele alıp düzeltmek veya güncellemek kaçınılmaz olacak. Ancak tasarım boyutu genelde geniş virajların alındığı ve bugünden yarına keskin dönüşlere imkân vermeyen bir saha olarak bilindiği için kısa ve orta vadede elektrikli araçların büyük bir fiziksel değişime uğramaları çok beklenmiyor.