Otomotivde Gelecek Nasıl Gelecek?

Otomotivde Gelecek Nasıl Gelecek?

Otonom Araçlar Geliyor

Karanlık fabrikaların üretimde söz sahibi olacağı Endüstri 4.0 ikliminde, otomotiv sektörünün de sadece elektrikli araçlara veya hibrit motor teknolojilerine geçerek çağa ayak uydurması beklenmiyor. Her gün yeni atılımlar yapan bilgisayar teknolojisinin desteği ve bu yöndeki çalışmalar, artık otonom, yani şoförsüz araçların da yollarda hakim olacağı bir dönemin ipuçlarını veriyor.

Otonom araç, otomatik kontrol yardımıyla kısmen veya tamamen, şoföre ihtiyaç duymadan, çevre, trafik, insan ve yol şartlarını algılayarak kendi kendine yol alan araç olarak tanımlanabilir.   Otonom sürüş ise bu araçlarla yapılan sürüş olarak biliniyor. Türkçe’de otonomun karşılığı “özerk” olsa da henüz bu karşılık günlük kullanıma girmiş değil.

 

Farklı kademeleri olan otonom sürüşün geçmişine bir bakalım. Otonom sürüşün geçmişinde, bu teknolojinin 1925’lere kadar giden bir hikayesi var aslında. Ancak o dönemin teknolojik altyapısı bunu besleyecek durumda olmadığı için biz bu tip araçları çoğunlukla bilim kurgu filmlerinde gördük. Bazen de bir Walt Disney fantezisinde karşımıza çıktı. En son Knight Rider dizisiyle Kid isimli bir siyah Transam evlerimize konuk oldu. Gerçek hayata döndüğümüzde ise 30 yılı aşan bir teknolojik süreci dikkate almak gerekiyor. Bilgisayar tarafından komuta edilen araç araştırmalarında ilk sonuç 1986 yılında Navlab 1 isimli araçla alındı. Sonrasında Amerikan Ordusunun teşvik ve desteğiyle ALVINN (Nöral Ağ Kullanan Otonom Kara Taşıtı) isimli bir kamyonda yapılan testlerle yol alındı ancak seri üretime ve tüketici boyutuna gelemedi.

 

Teknoloji devrimi iletişim devrimini yanına katarak 2000’lerden itibaren dev otomobil markalarını ve teknoloji şirketlerini işin içine soktu. Akıllı araç sistemleri ile navigasyon sistemleri birleşerek otonom sürüş teknolojilerine giden yolu açtı. Apple Car, Google Firefly gibi araçlar trafiği rahat yollarda usul usul testler yaptılar. İlk başlarda çok kaza yapsalar da çok şey öğrendiler ve olayı her gün yeni bir boyuta taşıdılar. Henüz yoğun trafikte tam otonom sürüşe geçilememiş olsa da o aşamaya da gelineceği anlaşılıyor.

 

1 Aralık tarihinde yayınlanan 32739 sayılı "Tam Otonom Araçların Otonom Sürüş Sistemine İlişkin Motorlu Araçların Tip Onayı Hakkında Yönetmelik” ile ülkemizde de otonom araçlar için yasal bir çerçeve oluşturulmuş oldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu bu düzenlemeyle otonom araçlarla ilgili tanımlar, sınırlar ve kurallar netleştirilerek önemli bir aşama kaydedildi.  Birçok üreticinin opsiyonel olarak Türkiye paketlerine otonom sürüş özellikleri dahil etmesi bilhassa sürüş güvenliği alanında aracı kendiliğinden durduran donanım unsurlarının tanıtılmaya başlanmasının bunda etkili olduğu konuşulurken, Resmî Gazete’de yayınlanan bu yönetmelikle kamu otoritesi piyasadaki ihtiyaca yönelik olarak kendi yetki alanını da tanımlamış oldu. Avrupa Birliği (AB) standartları esas alınarak kaleme alınan yönetmelikle otonom araçlar için otomobil markaları Bakanlıktan tip onayı alarak ilgiil modelleri trafiğe çıkartabilecek.

 

Yönetmelikte ADS (Otonom Sürüş Sistemi) özellikli belirlenmiş alanda insan veya mal taşımacılığı için tasarlanan ve imal edilen tam otonom araçların kullanım alanları Sabit Güzergahlı ve Otonom Park Sistemi olarak belirtildi. Düzenleme, M (binek) ve N (ticari) sınıflarını tanımlayarak gerek binek gerekse ticari araçların otonom sürüş amaçlı tip onayı alması ile ilgili şartları tanzim ediyor.   

 

Yönetmelik bu konudaki yasal çerçeveyi çizmekle sadece hukuki bir düzenleme yapmıyor. Aynı zamanda yerli teknoloji şirketleri ve otomotiv markalarını teşvik edecek bir zemine de katkı sunmuş oluyor.  Yenilikçi teknolojilerin kamusal alanda bir standarda bağlı olması yatırım ortamını ve teknolojik ilerlemeyi destekleyecek bir unsur olarak değerlendiriliyor.

 

Tesla’nın otomatik park özelliğini Türkiye’de kullanıma sunacağını bildirmesinden sonra BYD de tüm araçları için yarı otonom sistemleri Türkiye paketine dahil edeceği bilgisini paylaşmıştı. Lüks otomobil markaları da konuya dair çalışmalarını hızlandırarak AB normlarına göre aldıkları tip onaylarını Türkiye’de de hayata geçirmek istiyorlar.

 

Ticari araç markaları da konuyla çok yakından ilgileniyor. Temsa, Karsan ve Anadolu Isuzu’nun bu konuda uzun süredir çalışarak ihracat ağırlıklı hamleler yaptığı biliniyor. Karsan, Seviye 4 Otonom sürüşlü e-ATAK modeli ile bu alanda yurtdışında satışlar yapmakla kalmayarak elektrikli ticari araçlarında da otonom sürüş teknolojilerini geliştirmeye uğraşıyor. Diğer üreticiler de araç tip onaylarını Türkiye’de almanın kendileri için bir rekabet avantajı yaratacağını belirterek küresel pazara çıkmaktan duydukları memnuniyeti paylaştılar.

 

Sosyal bir yara olma vasfını hiç kaybetmemiş olan trafik kazalarının %95 gibi büyük bir kısmı bilindiği gibi insan, daha doğrusu şoför kaynaklı. Akıllı trafik sistemleri ile çalışma kabiliyetleri yüksek olan bu teknolojilerin devreye girmesi aynı zamanada kaza risklerini de önemli ölçüde azaltacak. Yönetmeliğin uygulamaya girmesi sigorta şirketlerinin kaza, hasar, tutanak ve tazminat gibi konularda elini rahatlatacak. Ayrıca operasyon süreçlerinin de optimize edilmesini sağlayacak. Sigorta şirketleri, yasal sorumluluklar konusunda çok daha az mesai harcayacak.

 

Yönetmelik birçok başlığı netliğe kavuştururken otonom sürüş teknolojilerinin henüz evrimini tamamlamamış olması, ileride farklı yasal düzenlemelerin de gündeme gelmesi ihtiyacını doğuracak. Otonom sürüş henüz yolun başında sayılabilir.  

 

Otonom sürüş basitçe yarı otonom veya tam otonom olarak ayrılsa da aslında çok daha detaylı bir inceleme konusu.  Otonom araçlarda 0-5 arasında seviyelendirme yapılabiliyor.    “0” tamamen geleneksel ve aracın en küçük bir otonomisinin olmadığı araçlar için kullanılırken, insan faktörünün tamamen devre dışı kaldığı seviye “5” olarak numaralandırılıyor.

 

Birinci seviyedeki otonom araçlarda yardımcı donanım sürücü kontrolünde devreye girebiliyor esasen sürücüye destek sistemi fonksiyonundan öte bir durum yok. Bu seviye halen birçok araçta mevcut.

İkinci ve üçüncü seviyede de sürüş hakimiyeti yine sürücüye ait olsa da kısa süreli belli hareketler bu seviyelerde yapılabiliyor. Üçüncü seviye, ikinciden farklı olarak kamera ve sensörleri de sürüşe dahil ediyor. Sürüş işlevi bu sistemlerde olsa da sürücünün direksiyon başında olması yine de şart. Halen birçok üretici AB ülkelerinde Tip 3 onayını almış bulunuyor.

Dördüncü ve beşinci seviyelerde artık araç tamamen kendi başına hareket ediyor. 5.seviyeyi ise otonom sürüşün geleceği olarak tanımlamak gerekir.

Bu seviyelerin gelecekte, ara kademelere geçmesi (3.1,4.2,5.4 gibi) veya 1-5 arasında değil de 1-10 veya 1-15 arasında seviyelendirilmesi mümkün. Bir süre sonra dronlarla ilgili yönetmelik gelebilir. Veya araçlar yapay zekâ ile buluşturulur. Otonominin gelecekte hangi geleceğe geleceğini yine yakın gelecekte görmüş olacağız!

 

Otonom sürüş Endüstri 4.0’la beraber gelişen bir teknoloji olarak hem konforun artırılması hem de sürüş güvenliği ve yol tutuş gibi birçok etkenin teknoloji devrimiyle entegre olması sonucu ortaya çıktı. Park kolaylığı olsun diye konan arka park sensörü hız sabitleme, çarpışma uyarıları, şerit takip asistanları ve en önemlisi 2010’ların başlarında GPS’li navigasyonlu adres bulmayla devam etti. Artık araçlar “Akıllı Cihaz”lara dönüşüyor eşzamanlı olarak teknik özellikleri ve görünümleri de birbirine daha fazla benzer oldu. Yeni yeni gelişen elektrikli araçlar bile birçok yönden benzer nitelikleri barındırıyor. Dolayısıyla geleneksel araçlarda alınacak pek yol kalmadı. Buna ilaveten teknolojinin yeni model araçlarda sürücü etkisini minimize edebilecek bir aşamaya gelebilmesi, tüketicinin de her gün yeni taleplerle sektörü zorlaması, otonom sürüşe sahip araçlardaki gelişmelere itici güç oldu.

Otomobil pazarı kısa ve orta vadede bu gelişmelere göre rekabetçi ortamda gardını alırken yakın gelecekte akıllı yollar, yapay zekalı araçlar ve bütünleşmiş trafik yönetim sistemlerinin buluşmasının bir parçası olarak şehir trafiklerinin çile olmaktan çıktığını görmek sürpriz olmayacak. Şehirlerarası otomobil seyahati ise bir keyfe dönüşecek.

 

Advertisement Advertisement